30 Mart 2010 Salı

Bende Bir Sen Bıraktın

Zaman geçtikçe sana benzemeye başladım. Üstelik en sevmediğim huyların kalmış üstümde, şimdi onları bile özlüyorum. İçimde bir küçük sen yaşıyor. Hasretten mi, bilemiyorum?
Üzüm üzüme baka baka kararır derler ya, gerçekten doğru bu, yaşayıp görüyorum. Sen gittin, geriye izlerin kaldı. Cümlelerim bile sana benzemeye başladı. Korkuyorum, zaman bensiz bir sen yapacak sonunda bedenimi, değişeceğim, senleşeceğim ve bir sabah aynada gördüğüm kendi gözlerim olmayacak.
Hatırlar mısın, arkadaşlarımızla otururken komik olduğuna inandığın espriler yapardın. Herkes ayıp olmasın diye gülerdi. Geçen akşam benzer bir konuda sohbet ederken fark ettim ki, aynısını yapıyorum. Etrafımdakilerin bakışlarından anladım, yersizdi.
Senin çok sevdiğin şu lokantaya gittim. Oranın yemeklerini beğenmediğim için kızardın. Sana göre ne güzel yapıyorlardı. Dekorasyonundan, servisinden mutlu olmazdım. Aslına bakarsan biraz ucuz bulurdum. Pahalı olan her şeyin iyi olmadığını anlatırdın. O zaman saçma gelirdi ama susup dinlerdim. Yine de yemek gelmeden önce, çatalımı peçeteyle siler ve suyu masaya konulan bardak yerine şişeden içerdim. Dün önünden geçtim. Ayaklarıma laf dinletemedim, içeri daldılar. Oturdum, belki gelirsin diye düşündüm. Elbette gelmedin ama içimde bir umut vardı. İşin kötü tarafı, o kadar zaman nasıl yiyebildiğini düşündüğüm o fasulye yemeği, öyle lezzetli geldi ki! Acaba içine salça yerine anılarımızı mı koymuşlardı?
Yine kış geldi, yağmur yağıyor. Evde henüz kalorifer yakmaya başlamadık ama hafif bir serinlik var. Sabah uyandım, banyoya gittim, içim ürperdi. Yanımda olsan bağırırdın, ayaklarına çorap giysene diye. Sesini duydum sanki, yatak odasına gittim. Çekmeceden en kalın çorabımı alıp giydim. Gülümsedim kendi kendime. Nasıl kızdırırdım seni, üstümde incecik bir tişörtle sokakta dolaştığımda? Montunu çıkartır zorla omuzlarıma koyardın. Hasta olmaya ne kadar meraklı olduğumu söylenirdin sessizce!
Bir kitabın kalmış yatak odasında, baktım daha yarısındasın. Ayraç duruyor 98. sayfada ve aşkımız gibi tozlanıyor üstü. İçim acıdı birden. Seni ne çok özlediğimi düşündüm. Aldım elime okumaya başladım. Okuduğum her satırda, senin ne düşündüğünü hayal etmeye çalıştım. Garip! Sen asla bir yerde kitap unutmazdın oysa, neden burada bıraktın? Psikolojide bir yerde kendine ait bir eşya unutmak, bilinçaltında oraya tekrar gitme istediğini gösterirmiş. Acaba dönmek istiyor musun?
Ben, zaman geçtikçe senleşiyorum. Ne yapsam, ne söylesem sana benziyorum istemeden. Ne garip değil mi? Kızdığım, üzüldüğüm neyin varsa, hepsi yapışmış üstüme, koparamıyorum. Beni kaybetmek önemli değil de, tek üzüntüm, gün olur geri dönersen ve eskiden sevdiğin o kadını bulamazsan yerinde, ben de bıraktığın kendine aşık olabilir misin yeniden?

Dünyanın En Hızlı Kuşu






Dünyanın en hızlı kusunun Bogazlı Kırlangıçlar oldugunu,Biliyormuydunuz??  3 saniye süreyle saatte 128 km. sürate ulasmıstır.

29 Mart 2010 Pazartesi

Adobe Photoshop CS2 9

Profesyonel görüntü düzenleme standartı ve Photoshop dijital görüntü işleme hattının lideri Adobe® Photoshop® CS2 yazılımı, isteyebileceğinizden fazlasını sunuyor. Devrim yaratan yaratıcı araçlar olağanüstü sonuçlara ulaşmanızı sağlıyor. Benzersiz uyumluluğu sayesinde Photoshop'u kendi çalışma şeklinize uydurabilirsiniz. Ve daha etkin düzenleme, işleme ve dosya yönetimi ile sizi yavaşlatacak hiçbir şey bırakmıyor.

DownLoaD

Rar Şifresi; by_mehnaz

28 Mart 2010 Pazar

Yarım bırakan mı üzülmeli? Yoksa Kalan mı?

Yarım bırakan mı üzülmeli?
Kalan için...
Kalan mı üzülmeli?
Yarım bırakan için...

Bu kadar uzak olup
Kalbimde uyuman
Ne tuhaf

Gözlerime hiç korkmadan
Son bir defa bak...
Ne olursun yar...?

Ne zaman eskiyor SEVGİLER?
Ödenen bedellerin ACISI geçince mi.?

Kendine iyi bak derler
GİDERLER..



Küfrüm edebimi aşti bu gece

Sen benim gözümde bir hiçsin artık
Nefretim aşkımı aştı bu gece
Bugün ki sözlerin sözmüydü artık
Son sözün sabrımı aştı bu gece

Kolayca bitsin diyemedinde
Salladın savurdun basiretsizce
hiçmi ders almadın onca gezdik de
Yağmurun rahmeti aştı bu gece

Yürüyemeyen neydi ilişkimiz mi?
Günüm sensiz bomboş deyişimiz mi?
Sensiz yaşayamam çelişkimiz mi?
Yalanın dogrunu aştı bu gece...?

Evlenmek hayali kapımda idi


27 Mart 2010 Cumartesi

Kıyamete kadar kapattım...

Artık sözcükler bile ifade edemiyor yalnızlığımı.kaybolmuşum koca bir boşluğun içinde kendime sığınacak bir liman arıyorum.Arıyorum ama…..





Duygularım oyun oynuyor bana onlarda yalnız bırakıyor…hep olduğun gibi

Off yüreğim taşıyamıyor artık bunları,eziliyor,canım yanıyor



Yalnızlığımla yalnızlığımı harmanlıyorum sözüm ona yaşıyorum.sitem ediyorum çoğu zaman kendime,var olmaya çılışıp ta aslında sacede rolünü oynadığım şu hayata…



Hayatımın ritmi bile aynı hep aynı.değişen hiçbir şey yok.sözcükler aynı,bakışlar aynı

Sevip sevmediğim ne varsa aynı.aslında hiçbir şey aynı değil aynı olan yüreğim o kadar aciz kalmış ki





Artık ne yüreğim kimseye ait olabilecek,nede yüreğini sarılabileceğim birini isteyeceğim Hapsolmuşçasına yüreğim. Unuttum kendimi artık eski gülüşleri,sıcak sevmeleri,duygulu bakışları,unuttum artık unutturdular,yaşamaya dair hiçbir şey bırakmadılar



Karanlıklara gömdüm gömdüm çünkü yüreğimin yalnızlığını sadece o giderebilir sadece o merhem olabilir. şimdi tozduman,paramparça





Yalnızlığım kör etmiş artık gözlerimi,Parçalanmış yüreğim



Kıyamete kadar kapatım kalbimi



soN bi acıM waRdı odA seNsiz kaLdı

yaR yaLan değiLdi biR Rüya qiBiydi biTti yüReqiMde acıSı kaLdı

dönn !

nasıL kimLe neRdeyseN

dönNn !!

beNi biRaz sewdiyseN

dönNn !!!

yüReqimdE hasRet çaReSiz kaLdı

dönNn !!!!

Biliyorum ki ben DÖN dedikçe sen DÖNMEYECEKSİN o yüzden DÖN diyorum!!!

İyi Değilim Bugün Sebepsiz ...


Sebebini bilmiyorum

öylesine bir şey işte, içimi sıkan

sanki özlediğimin hiç gelmeyeceğini öğrenmek gibi

sanki çok sevdiğimin beni terk edip gitmesi gibi

sanki koşmak ister de peşinden, ayaklarımın zincirlendiğini

hisseder gibi

ağlamak isteyip de bir damla gözyaşını bile bulamaz gibi

bir yumruk boğazımda



Tuhafım bugün

Uyanmak istemiyorum

açmamak gözlerimi yeni doğan güne

sanki yok bugünden beklediğim, hatta yarından

sanki kalkınca ayaklarım beni taşımayacak gibi

sanki açınca gözlerim bir şey göremeyecek gibi

sanki hiçbir şey duyamayacakmış, sesim çıkmayacakmış gibi

bir ağırlık gözkapaklarımda

açamıyorum, açmak da istemiyorum gibi


İyi değilim bugün Sebepsiz....

Gideceksen Git

Gideceksen kana bulamadan
Yüreğimi yormadan git!
Gideceksen militan sevgini sakın bırakma
Acı verir, parçalara ayrılır varlığımda...
Gideceksen senle dolu bu yüreği taşımam
Yedeğine alıpta git!
Gideceksen azrail kapımda dursun
Ayrılık acısından eftaldir bana...
Şimdi var git artık yoluna
Sözüm kalmadı sana...

26 Mart 2010 Cuma

Bir gün bunalırda sıkıntını paylaşmak istersen beni ara DOSTUM


Bir gün bunalırsan ve sıkıntını palaşmak istersen beni ara...
İki elim kanda olsa gelirim, sıkıntını yok ederim.
Bir gün ağlayacak gibi olursan da beni ara...
Seni belki güldüremem ama,söz veriyorum seninle birlikte ağlaya bilirim.
Bir gün uzaklara kaçmak istersen beni aramaktan çekinme...
Seni belki durduramam ama, seninle birlikte koşa bilirim.
Bir gün yüksek bir yerden atlamaya kalkarsan da beni ara...
Seninle atlayamam ama, aşağıda bekler ,seni tutabilirim.
Bir gün her hangi bir konuda kararsız ,kalırsan ara beni...
Seni senden fazla düşünür sana fikirler verebilirim.
Bir gün kimseyi dinlememeye karar verirsen de beni ara...
Ağzımı açmayacağımı söylemediklerini bile dinleyeceğimi bil
Bir gün beni üzdüğünü düşünürsen de çekinme beni ara...
Göreceksin sana kıyamam,kızamam, üzemem seni.
Bir gün beni ararsan ve benden karşılık alamazsan..
Söz ver.O zaman sen ulaşmalısın bana.
Çünkü o an bir meleğe gereksinim duyduğumu bilmelisin...

Herkesin en azından bir adet dostu olduğuna inanırım, yoksa da en kısa zamanda bulmanız dileğiyle...

''Aşk'' dedim attım içime seni..

Unutulmuş yaralarıma tuzdur adın..Kavgadır kalbimin gözündeki fer....
Bir devrimin eskimiş yüzüyüm... Derinimde puslu ihtilaller yanmış süt kokulu sabahların eşiğinde bekleyen gece!




Bana göz kırpıyor kalabalık yalnızlığım şimdi arsızca... Fütursuzca...

Kimi nerde arayacağımı sordum mavi gözlü hüzne...

Dedi “geç! aşkı geç!...”Geçemedim....




Yedi geceyi geçtim, yedi güvercin vurdum, yedi yıldız biçtim, yedi nehir içtim, yedi dağ ezdim,
yedi yemin verdim, yedi gül derdim ve yedi kez titredim bakışlarının sırtında.Bir eren geçiverdi içimden o vakit.
Dedim “kimi, nerde arayayım?!”

Dedi “vur! aşkı vur!..”Vuramadım...



Bir tutam hayat buldum...Korkmuştu, çekilmişti bütün suları.
Unutulmuştu bütün sözler ve sanki görmek için kapanmıştı gözlerin ayağına ölüm.
Ölüm kör müydü?Bir cebinde birikmiş kan buldum kullanılmış hayatın. Alıp bağrıma bastım.
Sonra biraz daha yokladım ve bir anda buldum sol dikişte. Dedim "kimi, nerde arayayım?!"

Dedi “sök! aşkı sök!..”Sökemedim...



Bir şiir yazdım kalbine. İçinde kalbin hiç geçmedi. Bir çığlık çığırdım utancın yüzüne.
Karanlık çatladı. Kalbin ıssızlığına yağmur gibi düşürdüm şimşekleri ve gözlerime çark ettim karabasanları.
Bir elimi sana verdim ötekini aramadım bile.
Bir yangın geçiverdi yamacımdan. Dedim “ kimi, nerde arayayım?!..”

Dedi “ kır! aşkı kır!..”Kıramadım...


Eşkiya bir kahır biçti ömrümü sonrasında canhıraş kavgalar..Küskün ölümler...
Aynı yollardan geçtim.
Farklı sehpalarda idam edildim ve unutmanın en deli yükünü taşıdım ben, sözlerinin kahpe yüzünde!!!




Yalanın ve ihanetin insafsızlığı bendeydi...
Benden soruldu uykusuzluğun yük olduğu gecelerin hesabı!




Aşkı geçemedim, vuramadım, sökemedim, kıramadım!!!Kendime kaldım... Kendimi topladım... Tuttum elimden... Bağladım gözlerimi...


“aşk!”Dedim attım içime seni...


Sonrası kimsenin kalbini meşgul etmeyecek kadar basit:İçimde bir sen, aşk içinde...
İçimde bir ben, bir sen içinde..İçimde bir biz bin hiç içinde...




Sırrın kalemine perde indirdim ve ben bir kez daha YENİLDİM!!!

Ne Çıkar ?

Tut ki gecenin
Alacakaranlığında düşlemişim seni.
Tut ki, rüyalarımı bölmüşsün ne çıkar?
Ne çıkar gündüzlerin selamsız aşkına,
Geceleri kefen biçsen.
Bir anlık hırsla,
Her şeyi yıkıp geçsen, ne çıkar ?


Tut ki bundan böyle unutmuşum seni.
Tut ki artık çalan parçalarda ismin geçmesin.
Tut ki yazılan şiirler, seni anmasın,
Varsın eller de unuttu desin.
Ben seviyorum ya seni,
Sen sevmesen, ne çıkar ?

Zor Bulunan Tek Şey Güzel Bir DOSTLUK

Her rüzgâr savuracak bir toz bulur. Her hayal yaşanacak
bir can bulur… Her düş gerçekleşecek bir umut bulur…
Kolay bulunmayan tek şey güzel bir dostluktur…

Kuşlar gibi uçmayı, balıklar gibi yüzmeyi öğrendik… Ama
basit bir sanatı unuttuk…
İNSAN gibi yaşamayı biliyor muyuz?


Zengin; çok mala sahip olana denmez, zengin kalbi
olana denir. Kalp zenginliğinden mahrum olan kimse,
ne kadar geniş servete sahip olursa olsun yine fakirdir.
Tamamı ve hırsı sebebiyle de halk nazarında hakirdir.
Kalbi zengin olan kimse de ne kadar fakir olsa
herkesin nazarında muhteremdir

Paylaşacak dostlarınız yoksa iyi şeylere
sahip olmanın bir zevki yoktur



Dost dediğin, sevilecek biri olmadığı zamanlarda
bile seni sevmeli.
Sarılacak biri olmadığı zamanlarda bile sana sarılmalı,
dayanılmaz olduğun zamanlarda bile sana dayanmalı,

Dost dediğin fanatik olmalı,
bütün dünya seni üzdüğünde bile sana moral vermeli,

Güzel haberler aldığında seninle dans etmeli


Ve ağladığında seninle ağlamalı, Ama hepsinden daha çok,
dost matamatiksel olmalı!

Sevinci çarpmalı,

Üzüntüyü bölmeli,

Geçmişi çıkartmalı,

Yarını toplamalı…

Kalbinin derinliklerindeki ihtiyacı hesaplamalı
Ve her zaman bütün parçalardan daha büyük olmalı

24 Mart 2010 Çarşamba

Hayat Dersi‏

İş adamının işleri bozulmuştu. Ne yaptıysa olmuyordu.
Bir zamanlar çok başarılı bir insan olmasına rağmen şimdi büyük olan sadece borçlarıydı.
Bir taraftan kredi verenler onu sıkıştırırken, diğer taraftan da bir sürü insan ödeme bekliyordu.
Çok bunalmıştı ve hiçbir çıkış yolu bulamıyordu.
Nefes almak için parka gitti. Bir banka oturdu, başını ellerinin arasına aldı ve bu durumdan nasıl kurtulacağını düşünmeye başladı.

Tam bu sırada birden, önünde yaşlı bir adam durdu.
-“Çok üzgün görünüyorsun. Seni rahatsız eden bir şey olduğu belli... Benimle Paylaşmak ister misin?” diye sordu yaşlı adam.
İşadamının yakınmalarını dinledikten sonra da,
“-Sana yardım edebilirim” dedi.
Çek defterini çıkardı. İşadamının adını sordu ve ona bir çek yazdı. Çeki ona verirken de şöyle dedi:
“-Bu para senin. Bir yıl sonra seninle burada buluştuğumuzda bana olan borcunu ödersin. Hadi al” dedi.
Ve yaşlı adam geldiği gibi hızla gözden kayboldu.

İşadamı elindeki çeke baktı. Çekte 500 bin dolar yazıyordu ve imza ise John Rockefeller'e aitti, yani o gün için dünyanın en zengin adamına.
“-Tüm borçlarımı hemen ödeyebilirim” diye düşündü.
John Rockefeller'e ait bu çekle her şeyi çözebilirdi. Ama çeki bozdurmaktan vazgeçti. Bu değerli çeki kasasına koydu. Onun kasasında olduğunu bilmenin güveniyle yepyeni bir iyimserlikle işine tekrar dört elle sarıldı.
Büyük küçük demeden tüm işleri değerlendirmeye başladı. Ödeme planlarını yeniden yapılandırdı. İyi yapılan işler yeni işleri doğurdu.
Birkaç ay sonra tekrar işlerini yoluna koyabilmişti.
Takip eden aylarda ise borçlarından tümüyle kurtulup hatta para kazanmaya başlamıştı.

Tüm bir yıl boyunca çalıştı durdu. Tam bir yıl sonra, elinde bozulmamış çek ile parka gitti. Kararlaştırılmış saatin gelmesini bekledi. Tam zamanında yaşlı adamın hızla ona doğru geldiğini gördü. Tam ona çekini geri verip başarı öyküsünü paylaşacakken bir hemşire koşarak geldi ve adamı yakaladı. Hemşire:
“-Onu bulduğuma çok sevindim, umarım sizi rahatsız etmemiştir” dedi.
“-Çünkü bu bey sürekli olarak huzur evinden kaçıp, bu parka geliyor. Herkese kendisinin John Rockfeller olduğunu söylüyor” diye ekledi.

Hemşire adamın koluna girip onunla birlikte uzaklaştı. İşadamı şaşkın bir şekilde öylece durdu kaldı. Sanki donmuştu. Tüm yıl boyunca arkasında yarım milyon dolar olduğuna inanarak işler almış, yapmış ve satmıştı. Birden, hayatının akışının değiştiren şeyin para olmadığını fark etti.

Hayatını değiştiren yeniden kendinde bulduğu kendine güven ve inançtı.

Başarının sırrı, kasamızda duran değil, kendi kalbimizde ve kafamızda olanlardır.Başka yerde aramaya gerek yok.

Suskunum Sana - Adnan YÜCEL


Hangi şiire başlasam suskunum sana
Dağ göğsünde bir kaya diliyle suskun
Güneşte kavrulan bir kum tanesi
Çatlayan dudaklarım oluyor her gece
Yağmura suskun yaşamaya suskun
Haykırabilsem
Belki bir nehir köpürebilir sesimde
Silinebilir kuraklığın bütün izleri
Upuzun çöller vadileşebilir içimde

Hangi güzelliği özlesem suskunum sana
Yürek boşluğunda bir of kadar suskun
Özlüyorum seni masmavi
Koşuyorum sana bembeyaz
Ve kahroluyorum bir anda kapkara
Ah oluyorum
Of oluyorum
Ve susuyorum
Oysa haykırabilsem
Işık yumağı bir pınar olur soluğum

Hangi türküye uzansam suskunum sana
Ağıt ağıt, özlem özlem suskun
Tut ki vurulmuşum
Aşktan ve kandan bir damla olmuşum
Bir saçlarının rüzgarına
Bir de ağzının kıyılarına konmuşum
Hangi dalga silebilir beni senden
Hangi kasırga koparabilir
Ben saç tellerinde bir ezgi olmuşum
Coşkuların her şahlanışında
Sana deprem deprem susmuşum
Ve sana susmaktan inan ki yorulmuşum

Yeter olsun gözlerinde ışık fırtınası
Sözlerinde baskı yasası yeter
Hangi kavgayı özlesem suskunum sana
Zafer sabahlarında gece kadar
Bayram sabahlarında yas kadar suskun
Böyle güzelliklere de
Böyle suskunluklara da lanet olsun
Al bu suskunluğumu al artık
Al ki
Bütün gürültüler kahrolsun

Adnan YÜCEL

Fuat Arpa - Sevgi Nedir?

Sevgi doğuş
Sevgi oluş
Sevgi duruş
Sevgi hasret
Sevgi özlemdir
Sevgi umut
Sevgi çare
Sevgi ölüm
Sevgi kalım
Sevgi isyandır
Sevgi barış
Sevgi yarış
Sevgi ermek
Sevgi Yunustur
Sevgi Mevlana
Sevgi Fuzuli
Sevgi Nesimi
Sevgi Ali
Sevgi Osman’dır
Sevgi Leyla
Sevgi Mecnun
Sevgi Ferhat
Sevgi Şirin’dir
Sevgi duygu
Sevgi tutku
Sevgi utku
Sevgi hikemdir
Sevgi insan
Sevgi kan
Sevgi damar
Sevgi fikirdir
Sevgi feda
Sevgi vefa
Sevgi yalnız
Sevgi doğruluktur
Sevgi vuslat
Sevgi hicret
Sevgi gurbet
Sevgi çöl
Sevgi yolculuktur
Sevgi yürek
Sevgi İbrahim
Sevgi yakan
Sevgi ateştir
Sevgi türkü
Sevgi şarkı
Sevgi beste
Sevgi şiirdir
Sevgi kalem
Sevgi selam
Sevgi barış
Sevgi esenliktir
Sevgi çiğdem
Sevgi menekşe
Sevgi sümbül
Sevgi gonca
Sevgi güldür
Sevgi eylül
Sevgi hazan
Sevgi hicran
Sevgi hüzündür
Sevgi diriliş
Sevgi bahar
Sevgi tomurcuk
Sevgi kelebek
Sevgi çiçektir
Sevgi damla
Sevgi su
Sevgi yağmur
Sevgi rahmettir
Sevgi dağ
Sevgi deniz
Sevgi öteler
Sevgi evrendir
SEVGİ HER ŞEYDİR.

Fuat Arpa

Cesaret olmayınca, Sevmenin bedeli bu mu?

Sevmiştim çok sevmiştim ama cesaret edemedim konuşmaya sizlere tavsiyem kesinlikle utanıp çekinip sıkılmayın söyle kaybetmezsin çok çok bir tokat yersin ama konuş, sonunda cesaretimi topladım gidip söylücem dedim..

Gittim ama artık çok geçti gitmişti o ben ne kadar kabullensemde kalbim kabullenmiyordu ve güçsüz düştüm kaybettim başladım deliler gibi arama karşıma çıkanları geri çevirdim çünkü ben ne kadar görsemde kalbimin gözü kör olmuştu.. tam üç yıl sonunda buldum görüşmek istedigimde reddetti üç yıl sonunda bulmuşum birde göz göre göre kaybetmek mi? Düşünemiyorum..

Sonunda ikna ettim ve görüştüm oysa o ne dedi:(
"Ben seni arkadaşım,kardeşim olarak görüyorum sana karşı öyle bir şey hissetmiyorum" dedi..Tüm çabalarıma ragmen elimden bir tüy gibi uçtu...

Yukarıda yazdıgım gibi konuşun kendinize saklamayın ben söylemedim utandım sıkıldım'da ne oldu.Keşke bir tokat yeseydimde bu acıyla kıvranmasaydım..


SEMİH { MEHNAZ }

VLC Player (VideoLan)


VLC (VideoLAN) çok kullanışlı bir video çalar programıdır. MPEG-1, MPEG-2, MPEG-4, DivX, mp3, ogg vb.. birçok formatı desteklediği gibi DVD, VCD ve canlı video izleme olanağı sağlar. VLC codec paketlerini kendi içinde taşır, bu nedenle ayrı bir codec paketi yüklemenize gerek yoktur. Ücretsiz olan bu program ile başka bir video player kullanmanıza gerek kalmayacaktır.

DownLoad

Rar Şifresi; by_mehnaz

23 Mart 2010 Salı

Senin Bana Dönecegin Yok Artık..

Sana sımsıkı sarılmak istiyordum... Ah bir görsem bitirsem içimdeki özlemini bu kadar zor gelmeyecekti senden sevginden vazgeçmek... Nasıl olsa alışkınım ya seni görmemeye galiba böyle de başarabilirim...


"Ama eğer hissedersen hayatından çekildiğimi bana sana geri dönmemem için şans dile... "

Neler yazmak istiyorum sana bir bilsen tek yapabildiğim yazmak olduğundan yine yazıyorum işte! Seni daha önce de yazmıştım ama bu kez bir daha yazmamak üzere seni beynimde içimde bitirerek yazıyorum yada bitirmek isteyerek... Ne kadar sürer bilmiyorum ama ben senden sevginden vazgeçmek istiyorum.

Yine senden habersiz...Ben seni severken de senden habersiz sevmiştim. Belki de kendimden bile habersiz...

Dünyaları etrafında döndürmek isteyen bir kalbi bilerek isteyemezdim. Kendimden ve senden habersiz "bir tanemmm" olmuştun sen...Öyle ya; Sen bir taneydin; Eşin benzerin yoktu yeryüzünde Yoktu Sen Kadar
Güzel Güleni Sen BAL'ımdın!

Yaşanmamış ve yaşamamış olsam bile Sen Özel'din... Aşk Özel'di....

"Yağmurda Aşk Başkadır" diyenlere gülüyordum ama bende yağmurda üşüyen
ellerini severek başladım seni sevmeye...Aralık'tı... İstiklal'e hiç o kadar güzel yağmur yağmazdı....

Önce aldırmadım seninle güzelleşen herşeye...Sonra tüm parfümeri dükkanlarını aşındırıp kokunu ararken anladım seni deliler gibi özlediğimi...

Ne kadar gerçeksen o kadar yalandın... Ve ben her seferinde en
baştan başladım...Yeniden bir sondayım ama bu kez yeniden başlayacak gücüm yok... Ben senden vazgeçmek istiyorum!

Herkes gibi biri olmanı yada hiç kimse olmanı istiyorum...Sesini
duymak için telefonlara sarılmaktan vazgeçmek ismini duyduğumda içimin titreyipgözlerimin dolmasından kurtulmak istiyorum...Senin benim için herhangi biri olman ne kadar zor bir bilsen...Zaten kolay olan ne vardı ki benim için;Sanki seni öldürmemle sevmem ararsında hiçbir fark yoktu....Ve ben hep sevgim yüzünden cezalıydım...Hiç sonu olmayan bir yolda seninle yürümekyeni çıkan filmleri birlikte izlemek saatlerce sana sarılı kalmaksadece ama sadece bir kez olsun sana sarılıp uyumak bir sabah gözlerimi açtığımda yanımda seni bulmak isterken sen sevgimle utanmamı sağladığın için galiba gerçekten "bir taneydin"!

İşte bu yüzden imkansızlığına hep inandım!

Ben yalnız kalıp seni düşünmeyi deli gibi sever olduğumda sen benim her şeyim olduğunda ben senin için hiç yoktum...Bu yüzden yalnızlıklarım ağlamalarım özlemlerim canını hiç acıtmadı.Benim tarafımdan sevilmek belki de hayatında önemseyeceğin en son şeydi...

Keşke kendi dünyamda bir zamanlar seni sevdimden hiç bahsetmeseydim
Sen beni hiç sevmedin!
Ben Seni Seviyorum dediğimde Seni Seviyordum!
Ben Seni Özlüyorum dediğimde Seni Özlüyordum.
Ben Senin İçin Ölürüm Dediğimde ben senin özleminden zaten ölüyordum...

Ve Ben Şimdi Senin Hayatından Gidiyorum!

Ne zaman Aralık'ta bir yağmur yağsa ben İstiklal'de ıslanıyor olacağımNe zaman bir parfümeriye girsem hala kokunu arıyor olacağım Ne zaman bir havuz görsem kenarında oturup seni bekliyor olacağım demiştim... Başaramadım...

Ben Kaybettim...
Sen Kazandın!
Artık sesimi duymayacaksın...

Sana sımsıkı sarılmak istiyordum kokunu içime yıllarca bana yetecek kadar çekerek sana sımsıkı sarılmak istiyordum.... Gelmedin!

Gelsen yapabilir miydim bilmiyorum...Ben artık gidiyorum Bal'ım...

Eğer hayatından çekildiğimi hissedersen bana sana geri dönmemem ve seni yeniden deliler gibi sevmemem için şans dile...

Beynin kimyasını değiştiren "aşk mevsimi"

Bir zamanlar dillerden düşmeyen şarkıdaki gibi, güneşli yağmurların başlamasıyla ''her bahar aşık olanlar''ın bunu yaşadıkları hormonal değişimlere borçlu olduğu bildirildi.
- Nöroloji Uzmanı Prof. Dr. Mehmet Zülküf Önal, hormonal değişimler nedeniyle bahar ve yaz aylarında duyguların yoğun hissedildiğini ve çok daha kolay aşık olunduğunu bildirdi. Önal, ''Kompleks nörobiyolojik bir fenomen olarak güven, inanç, haz ve ödül aktivitelerinin beyinde yer aldığı bir süreç'' anlamındaki aşkın limbik sistemin bütünlüğünün işareti olduğunu söyledi.
Mevsimsel değişimlerin aynı zamanda duygusal değişimlere de neden olduğunu belirten Önal, ''Hormonal değişimler nedeniyle bahar ve yaz aylarında duygular yoğun hissedilirken çok daha kolay aşık olunuyor'' dedi.
Romantik aşkın hayat verip motive ettiğini, bu sürecin insan türünün devamlılığı için de gerekli olduğunu anlatan Önal, beynin belli bölümlerinin aşk konusunda farklı rolleri olduğunu bildirdi.

Beyinde aşkla ilgili rolü olan bölümler
Önal, kadınlarda erkeklerden daha geniş olan ''Ön singulat kortex''in seçenekleri tartıp kararları verdiğini, endişe merkezi olduğunu belirtti. Bu bölümün düzgün çalışması durumunda dikkatin farklı şeylere yoğunlaşabildiğini, zor durumlardan çıkış yolları bulunduğunu, hataların bağışlandığını, geçmişin acılarının unutulduğunu, iyimser bir bakış açısıyla geleceğe umutla bakıldığını, ilişkinin iniş ve çıkışlarıyla baş edilebildiğini kaydetti.
Kadınlarda daha geniş ve erkeklere nazaran 1-2 yıl daha erken olgunlaşan ''Prefrontal korteks''in ise duyguları kontrol ettiğini ifade eden Önal, ''Beyin korteksi, kişinin duygusal ve cinsel anlamda yaşadıklarından öğrendiklerini daha sonra kullanılmak üzere depolama işlevini görür. Frontal korteks de kişiler arası ilişkiler, duygusal ve cinsel seçimlerde ve kişisel eğilimlerde görev alacak öğrenme işini üstlenmiştir'' diye konuştu.
Önal, duyma, okuma, sosyal işaretleri okuma, kısa süreli hafıza, anıları uzun süreli kaydetme, müziği işleme, seslerin tonu ve duygu durum dengesi ile ilişkili olan ''Temporal korteks''in doğru çalışması durumunda da duygusal denge, doğru anlama, uygun kelimeleri kullanma ve hafızayı canlı tutmayı sağladığını belirtti.
Endişe merkezi olan ''Bazal gangliya''nın da duygu, düşünce ve hareketleri bütünlediğini, vücudun rölanti ayarını yaptığını, hareketleri yumuşattığını, motivasyonu düzenleyip zevke vasıta olduğunu kaydeden Önal, ''Bazal ganglion olarak adlandırılan accumbens çekirdeği, bir ilişkiyi ya da cinsel işlevi başlatmada ve zevk alma işlevinde uyarıcı görev üstlenir'' dedi.

Limbik sistem ve hormonlar
Limbik sistemin ise olumlu ve olumsuz duygusal hafızayı depoladığını, uyku ve iştah döngülerini kontrol ettiğini, kokuları doğrudan işlediğini anlatan Önal, ''Doğru çalıştığı zaman kişi iyimser olur ve rahat ilişki kurar. Aldıkları bilgileri süzgeçten geçirip çevresindekilere olumlu olarak yansıtır. Neşeli, cinsel açıdan çekici ve tutkulu olabilir'' şeklinde konuştu.
Vücutta aşktan sorumlu bazı hormon ve moleküller de bulunduğuna dikkati çeken Önal, bunlardan ''feniletilamin''in beyinde aşkla ilgili oluşan en önemli kimyasal olduğunu; güçlü, kontrolü elinde tutan, herşeyi tüketen, bazen sadece işle ilgilenen bazen de baştan çıkarıcı olan ''östrojen''in de beyne kendini iyi hissettiren kimyasallar olan dopamin, serotonin, asetilkolin ve norepinefrinin ''arkadaşı'' olduğunu söyledi.
''Progesteron''un ise ''Östrojenin arka planda kalan güçlü kardeşi'' olduğunu belirten Önal, zaman zaman ortaya çıkan bu hormonun, ''bazen östrojenin etkilerini tersine çeviren bir fırtına bulutu gibi olduğunu, bazen de arada eriyip gittiğini'' bildirdi.
''Testesteron''un, ''iddialı, odaklanmış, her şeyi tüketen, erkek, baştan çıkartıcı, saldırgan ve hissiz'' olduğunu, ''Dhea''nın ise ''Bütün hormonların koruyucusu, bağımsız, baştan çıkarıcı, hayatın özünü içinde barındıran, enerji verici, testesteron ve östrojenin anne ve babası'' niteliği taşıdığını anlatan Önal, ''Gençlikte bol miktarda bulunur, yaşlandıkça azalır''
''Adrenalin''in kalp hızını artırdığını, tansiyonu yükselttiğini, vücudu tetikte tuttuğunu, zevk ve heyecanın zeminini hazırladığını kaydeden Önal, ''Dopamin''in de zevk, motivasyon ve konsantrasyonla ilgili olduğunu söyledi. Önal, ''Bu hormon beynin ödül merkezinde yer alır. Yeterli dopamin düzeyi kendine güveni artırır. Aşkın ilk dönemlerinde yüksek dopamin, düşük serotonin seviyesi gözlenir'' diye konuştu.
''Serotonin''in de iyi hissettiren bir molekül olduğunu vurgulayan Önal, bunun duygu durumunun düzenlenmesi ve duygusal esneklikte rol oynadığını bildirdi.
Düşük serotonin düzeyine yeni aşıkların yanı sıra depresyon, anksiyete, obsesif-kompulsif bozuklukta rastlandığına anlatan Önal, şunları söyledi:
''Bu düşük seviyeye paralel olarak tutkulu aşıklarda bazal gangliya ve ön singulat girusda artmış aktivite tespit edilmiştir. Aşırı serotonin artışına neden olan antidepresif ilaçlar ise cinsel işlev bozukluğuna neden olur. İlk bakışta aşk vardır. Üstelik bunu sağlayan kimyasal karışım, uzun bir beraberliğin garantisidir. İlk bakışta aşkın mistik bir yanı yoktur, aşk ve cazibeyi yöneten duygular değil, moleküllerdir.''
Kadınlardaki limbik lobun erkeklerden daha büyük olduğunu bildiren Önal, bunun kadınların ilişkilerde daha istikrarlı ve tutarlı olmalarını sağladığına dikkati çekti.
''Aşkın kimyasal senfonisi'' denilen hormonların işleyişi ile ilgili de bilgi veren Önal, östrojen, testesteron, nitrik oksit ve feromonların ''çekim''; adrenalin, noradrenalin, dopamin, serotonin ve feniletilenaminin ''karasevda''; oksitosin ve vazopressinin ''bağlılık''; azalan serotonin ve endorfinin ise ''ayrılık''tan sorumlu olduklarını bildirdi.

''Romantik aşkı tetikleyen görsel uyarı"
Sıradan bir konuşma yapan bir erkekle kadının beyinlerinin taranmasıyla yapılan çalışmadan da söz eden Önal, ''Erkeğin beyninde cinsellikle ilgili bölgeler aktive olurken aynı durum kadın beyninde izlenmemiştir. Erkek bu görüşmeyi potansiyel bir cinsel randevu olarak görürken, kadın bu durumu 'konuşan iki insan olarak' algılamıştır. Romantik aşkı tetikleyen görsel uyarıdan başka bir şey değildir. Sanıldığı gibi ses, zeka, cazibe veya sosyal ve finansal statünün bir önemi yoktur'' diye konuştu.
Aşık olan bir kişinin beynindeki korteks, anterior singulat, hipokampus, striatum, nukleus acumbens bölgelerinin aktive olduğunu kaydeden Prof. Dr. Mehmet Zülküf Önal, ilk bakışta birbirinden etkilenen çiftlerin incelendiği bir araştırmada, simetrik kemik yapısının beğenide etkili olduğunun, bunun doğacak çocukların genetik yapısını belirlediğinin tespit edildiğini söyledi.
Aşkın, başladığı ilk dönemde beynin ödül devrelerini tetikleyerek kokain, eroin, morfin gibi uyuşturucu etkisi yarattığını kaydeden Önal, bu etkinin 6-8 ay kadar sürdüğünü bildirdi.
10 yıldan fazla evli 5 bin çift üzerinde yapılan bir araştırmaya göre evlilikteki romantizmin 7 yıldan daha az sürdüğünü anlatan Önal, şunları söyledi:
''Yeni evliler arasındaki romantizm 2 yıl, 6 ay, 25 gün sonra bitiyor. Bu süreden sonra erkekler düzenli, kadınlar da bakımlı olmayı bırakıyor. Evliliğin 3. yılında çiftlerin yüzde 83'ü yıl dönümlerini kutlamak için çaba sarf etmemeye başlıyor. Araştırmaya katılan çiftlerin yüzde 83'ü evliliklerinin ilk aylarında el ele tutuşurken, 937.5 gün sonra bu oran yüzde 38'e düşüyor. İlk yıllarda günde 8 kez birbirlerine sarılan çiftler, ilk yıldan sonra bunu yapmamaya başlıyor. Araştırmaya göre, bu oranlar dışarıda sürpriz bir akşam yemeği ve televizyon kumandasının paylaşılması için de geçerli.''
Önal, aşkın stresi azalttığını ve sağlıklı bir yaşam için gerekli olduğunu da vurguladı.
dedi.

22 Mart 2010 Pazartesi

Aglatan Bir AŞK Hikayesi :((

Kalbimin hiç tanımadığı duyguları daha yeni yeni hissetmeye başladığı dönemlerdi,çevremde bir sürü erkek ve kız arkadaşlarım vardı,ama bi gariplik vardı,mutlu değildim sanki aradığım başka birşeydi,her akşam eve gelir odama çekilir ağlardım,noluyordu bana anlayamıyordum,birgün yine arkadaşlarla beraberdim,beraberdim derken nasıl bi beraberlik,onlar bi araya toplanır gülüp eğlenirlerken bense bi kenara çekilip içimdeki fırtınaları dinliyordum her zamanki gibi,

Artık arkadaşlarımda alışmıştı bu durumuma,yanıma gelip oturduğunu hiç farketmemişim, taki sanki çok derinlerden gelen bi SELAM sesini duyana kadar,selam dedim bende,neden yalnız oturuyosun dedi,bilmiyorum dedim,kimse seni anlamıyor,hatta kendin bile kendini anlamıyorsun değilmi dedi,evet dedim,bende bu yüzden yanına geldim zaten dedi,bende aynı durumdayım,seni arkadaşlarından ayrı derin düşüncelere dalmış görünce işte benim gibi biri daha dedim, ve ilk defa onun yüzüne baktım,o anda kalbim durdu sanki,donup kalmıştım...

Ne zaman ayrıldık eve nasıl geldim bilmiyorum,o gün sürekli onu düşündüm,sanki aradığım şey buydu hissedebiliyordum bunu, o günden sonra hergün buluşmaya başladık,evleri iki mahalle kadar uzaktaydı,bizim mahallede akrabaları vardı,ilk tanıştığımız gün onlara gelmişler,böylece aylar geçti,artık ailelerimizde biliyordu,ya ben onlara gidiyordum yada o bize geliyordu,yani her günümüzü birlikte geçiriyorduk, ama ikimizinde anlayamadığı birşeyler vardı,birbirimizi çok seviyorduk,görmeden yapamıyorduk,arkadaşlık değildi bu,çünki diğer arkadaşlarımızıda seviyorduk,bu çok farklı bişeydi,kimseyede soramıyorduk,nasıl soralımki,biz bile bilmiyorduk ne olduğunu,bu çok yoğun duyguların etkisiyle bazen mutluluktan bulutlara kadar çıkıyorduk,bazende o küçücük kalplerimize sığdıramadığımız ve bi türlü anlamadığımız hisler dünyasında sebepsiz yere ağlıyor gözyaşlarımızı birbirimize hediye ediyorduk...

Belki size saçma gelicek ama birbirimizi ilk gördüğümüz günü anlatmıştım,ondan sonraki ilk buluşmamızda biraz konuştuktan sonra bi ara gözgöze gelmiştik,ve daha ne olduğunu anlamadan ikimizde sebepsiz yere birden ağlamaya başlamıştık,hemde ne ağlama sanki hiç bitmeyecek gibiydi göz yaşlarımız,işte o günden sonra bir daha biribirimizin yüzüne uzun süre bakamadık,hatta çoğu zaman sırtlarımız birbirimize dönük otururduk,bi gören olsa bize gülerdi heralde,ama elimizde değildiki bakamıyorduk işte...

Ama ne olursa olsun çok mutluyduk,artık ne güneşin doğuşunun,ne çiçeklerin kokusunun,nede kuşların aşk şarkılarının farkındaydık,biz birbirimizde kaybolmuştuk...

Ta ki bi akşam bizim evin zili uzun uzun çalana kadar,kapıyı annem açtı,gelen onun teyzesinin kızıydı,anneme bişeyler söyledi,annemde hemen babamla bişiyler konuşup,banada sen evden ayrılma biz hemen geliyoruz diyerek aceleyle çıktılar,bende hemen arkalarından çıktım,hava kararmıştı,beni görmesinler diye onları uzaktan takip ettim,biraz gittikten sonra bizim evin biraz ilerisinde bi market vardı,orada bi kalabalık gördüm,oraya gidiyorlardı,biraz daha yaklaşınca babam koşmaya başladı,yerde yatan biri vardı.

Bende biraz daha yaklaştım,babam yerde yatan kişiyi kucağına almıştı,birkaç adım daha yaklaştım ve kalbime binlerce ok birden saplandı sanki,yerde yatan benim meleğimdi, o da beni gördü, eliyle bana gelme diye işaret yaptı,ve bana bişeyler söylemek için ağzını açtığında,ağzından kan boşaldığını gördüm,yanına gittim,o güzel başını babamın kucağından kendi kucağıma aldım,hafifçe gülümsedi ve bak dedi napmışsın yeni gömleğine,onun kanına bulanmış gömleğimi göstererek,iki hafta önce doğum günümde o almıştı,ve birden başını karanlıkta benim seçemediğim kazanın olduğu bi yere çevirip tüh yaa dedi,ne demek istediğini anlamamıştım,başını tekrar çevirdiğimde ölmüştü,ondan sonrasını hatırlamıyorum,gözümü evde açtım,orada bayılmışım,beni doktora götürmüşler sakinleştirici filan yapmışlar,uzun süre baygın halde yatmışım...

Kendime gelir gelmez ağlamaya başladım,kimse müdahale etmedi,doktor ağlarsa müdahale etmeyin demiş,tekrar kendimden geçene kadar ağlamışım,ondan sonraki günlerde gözyaşım hiç dinmedi,aradan iki ay filan geçmişti,birgün anneme onlara gitmek istediğimi söyledim,annem önce kabul etmedi ama yalvarmalarıma dayanamayıp bi şartla kabul etti,gideriz ama orada ağlayıp annesini üzmeyeceğine söz verirsen dedi,bende söz verdim ve gittik...

Bir süre oturduk ama ben kendimi zor tutuyordum ağlamamak için, bak oğlum dedi annesi, biribirinizi ne kadar çok sevdiğinizi hepimiz biliyoruz,ne kadar üzüldüğünüde biliyorum ama senden bir ricam var dedi,kızım son nefesini senin kucağında vermiş,bana son anlarını anlatmanı istiyorum dedi,şaşırdım,nasıl anlatabilirdimki,anneme baktım boynunu büktü,bende onu üzmeyecek şekilde anlattım,ama bi ara karanlıkta bi yere bakıp tüh yaa dediğini anlamadığımı söyleyince,annesi bana sarılıp öyle bi ağlamaya başladıki,bende zaten zor tutuyordum kendimi,ikimizde uzun süre ağladık, biraz sakinleştikten sonra,artık bu dünyada yaşamam için hiç bir sebebin kalmadığına karar vermeme sebep olan şeyi anlattı...

O gün annesi evlerinde benim çok sevdiğim bir yemeği yapmış, anne demiş bu yemeği O çok sever,bizim yiyeceğimiz kadarını ver ben onlara gidip onunla beraber yiyeceğim demiş,anneside yalnız göndermemek için yakınlarında oturan teyzesinin kızıyla bize göndermiş, yolda gelirlerken teyzesinin kızı,sen biraz bekle bende marketten içecek birşeyler alayım demiş, kaldırımda beklerken bi araba vurup kaçmış, bize yakın oldukları için teyzesinin kızı hemen bize haber vermeye gelmiş o akşam, ve o karanlığa bakıpta tüh yaa dediği şeyde,bana getirdiği yemeklerin dökülmüş olmasına üzüldüğü içinmiş...

Son anlarını yaşayan birisinin canından daha çok bana getirdiği yemeklerin dökülmüş olmasına üzülecek kadar seven bir kalp varmıdır daha şu lanet dünyada,başkasını sevebilirmiyim artık, aşık olabilirmiyim başkasına,tahammül edebilirmiyim artık saçma sapan şeylerin adını aşk koymalarına,bizim yaşadıklarımız bilemesekte gerçek aşktı,bunu şimdi biliyorum, ama o bilmiyor,birgün birbirimize bir söz vermiştik,hangimiz önce ölürsek diğerimizi cennetin kapısında bekleyecekti,şimdi bende bilmeden yaşadığımız o tarif edilmez duygunun gerçek aşk olduğunu,o aşkı sonsuza kadar yaşayacağımız cennetin kapısında beni bekleyen meleğime anlatmak için,gelmesi için hergün yalvarıp dua ettiğim beni ona kavuşturacak kişiyi bekliyorum, Azraili...

O Öldükten Sonra

Bu gün hafta sonu, aşkımla buluşacağız,en güzel elbiselerimi giymeliyim,hangi gömleği giysem acaba,yanakları gibi kırmızı olanımı yoksa gözleri gibi kapkara olanımı,yada kazanın olduğu gün kanıyla üzerine çiçekler yaptığı gömleğimi,ne kazası ne kanı yaa nerden çıktı şimdi offf, ben en iyisi son buluşmamızda başını omuzuma koyduğu o kokan gömleği giyeyim, evet evet bu daha iyi,anne ben çıkıyorum,ona mı, tabiki anne yaa, her hafta sonu kiminle buluşurum ben,i yide neden ağlıyosunki...

Şimdi gidip annesindende izin almalıyım, günaydın müsade ederseniz kızınızla gezicez biraz, tabi oğlum,ona iyi bak olurmu, bak buda ağlıyor,noluyo bunlara anlamıyorum,koşar adımlarla gidiyorum aşkıma,bu yolda ne kadar uzun,her zamanki gibi bekçi amca karşılıyo beni, hoşgeldin oğlum,oda seni bekliyodu,biliyorum,günaydın aşkım ben geldim,bak hala yatıyo,hemde bembeyaz gelinliğiyle,yanaklarına küçük bir öpücük kondurup uyandırıyorum onu,her zamanki gibi toprak kokuyor meleğim,
uzatıyor kollarını yattığı yerden,tutuyorum ellerinden,tüy kadar hafif,ne kadarda güzel meleğim benim,hoşçakal bekçi amca,bak koskoca adamda ağlıyo,iyi eğlenin olurmu diyor kirli sakallarından süzülen yaşları silerek...

Onun en sevdiği yerleri geziyoruz elele, Allahım onunla olunca o kadar mutluyumki,bi ara yine gözgöze geliyoruz,bakmamalıydık,yine ağlıycaz,ne kadar ağladığımızı akşam ezanını duyunca anlıyorum,işte bu günde bitti,gitmeliyiz,bekçi amca kızar sonra,hoşgeldiniz iyi eğlendinizmi bari,neler yaptınız bakalım,ağladık akşama kadar,her zamanki gibi ha,evet,hadi meleğim sen şimdi yat,ben haftaya yine gelirim,,birgün diyorum,birgün bende bembeyaz damatlıklarımı giyip geleceğim yanına,kapkara gözlerini açarak yalvarırcasına,çabuk gel olurmu diyor,yakında meleğim çok yakında,biliyorum şimdi iyi geceler öpücüğüm olmadan uyuyamaz bi tanem...

Yanaklarına bi öpücük konduruyorum,yine o toprak kokusu,geldim anne,hoşgeldin oğlum,öldür beni anne ben de toprak kokmak istiyorum....

Ruhum Sana Emanet















Yağmurda GeL..





20 Mart 2010 Cumartesi

Başkası

85 yaşında bir adam doğum odasının kapısında
beklemektedir. Doğum odasından çıkan hekim
şöyle bir bakındıktan sonra yaşlı adama sorar:
-"içeride doğum yapan kadın yakınınız mı?"
-"Evet, eşim."
-"Ama bayan 25 yaşlarında..."
-"Tamam işte, eşim o. Niye şaşırdınız, baba
olamaz mıyım yani?"
-"Yoo, aklıma benim dedem geldi de."
-"Nesi varmış dedenizin?"
-"Kendisi av meraklısı idi. Sürekli ava çıkardı.
Ancak yaşlanınca zorlanmaya başladı.Birgün ava
çıkacakken onu uyardık ama kendisi ısrar
etti ve hazırlandı.E tabi yaşlılık,çıkarken
tüfek yerine baston aldı eline. Ben de kendisiyle
gittim. Ormanda epey yol yürüdükten sonra bir
geyik gördük. Dedim ya, dedem yaşlı. Bastonu
omzuna koydu, doğrulttu ve geyiğe bastonla ateş
etti. Geyik o anda vurulup yere düştü..."
Yaşlı adam:
-"Olur mu, başkası vurmuştur onu."
Doktor:
-"Ben de onu demeye çalışıyorum işte

18 Mart 2010 Perşembe

Dostumdan benim (Semih UZUNOGLU) hakkım(n)da

Bir gün kızın biri sokakta bir gençle karşılaşmış çocuk kıza o mahallede .... adında birinin oturup oturmadıgını sormuş kız yardımcı olmak istemiş bu gence gideceği yere kadar götürmüş genç çok nazikmiş türkçeyi öyle güzel kullanıyormuş ki kız bu durumdan çok etkilenmiş...Gel zaman git zaman gençle kız arkadaş olmuşlar...Herşeyleri birbirine benziyormuş sevdikleri müzikler duygu düşünceleri zevkleri...Doğum tarihleri bile aynıymış :))
Bu güzel arkadaşlık dostluğa dönüşmüş...İki sıkı dost olmuşlar...Genç gerçek bir dostmuş herzaman kızın yanındaymış her zaman kıza destek olurmuş...O kadar iyi anlaşırmış ki herkez onları kıskanırmış...Bu durum iki iyi dostum çok hoşuna gidermiş dahada sıkı tutunurlarmış birbirlerine...Genç çok yardm severmiş gönlü çok güzelmiş dostum dediği insanlar için yapamayacağı hiç bir şey yokmuş...Bir gün genç kıza bir hikaye anlatmış...Kız hikayeyi gözyaşları içinde dinlemiş...Hikaye iki iyi dostu anlatıyormuş...
Bir gün bir baba oğul oturuyorlarmış baba sormuş:
-Oğlum senin hiç dostun var mı ?
çocuk yanıtlamış
-Evet babacım hemde çok...
babasının yüzünde küçük bir tebessüm dogmuş
-Oğlum insanın birtane dostu olur onlar osla olsa arkadaşlarındır
der..Çocuk dayanamayıp
-Nasıl olur baba çok var işte
babası oğluna bir ders vermek ister ve
-Peki şimdi seninle bir şey yapacağız bakalım ne kadar dostun varmış
der...
Çocuk babasının dediklerini yerine getirir önce ahırdan bir koyun çıkarır keserler sonra onu çuvala doldururlar...
Çocuk dostum dediği bütün arkadaşlarının kapısını çalar ve bütün kapılar yüzüne kapanır...
Genç çocuk hüzünlü bir şekilde evin yolunu tutar...Babası bakar o kanlı çuval hala durmaktadır...
Yine tebessüm eder ve çocuğa son bir görev verir elindeki çuvalı vereceği adrese götürmesini ve sadece selamını söylemesini ister...
Çocuk bu duruma anlam veremez ama babasının dediğini yapar gittiği adreste hiç bir soru sormadan kanlı çuvalı alırlar bahçede bir yer kazarlar ve gömerler üstünede belli olmasın diye sarımsak fidesi ekerler...
Eve gelir gelemz çocuk bu durumu babasına anlatır...
Babası şimdi tekrar git o adrese iki tokat patlat geri gel der...
Çocuk babasının bu dediğinide yapar hayretle...
Gider ve adamın yüzüne iki tokat patlatır adam şöyle der
-O babana söyle samrımsak bahçesini iki tokata satacak kadar değil bizim dostluğumuz der...
Çocuk gider bu durumu babasına anlatır babası:
-Görüyorsunya
der
-İnsanın bir tane dostu olur dostum dediğin kişilerden hangisi sorgusuzca sualsizce istediğini yaptı ama benim dostumuda gördün attığın tokata ragmen satmadı beni...
Çocuk o an anlar kendisinin hiç gerçek dostu yoktur...
Kız dostu olan gence bir kat daha hayran olur dostluğu çok güzel tarif eden bir yazıdır bu yolladığı...

10 Mart 2010 Çarşamba

WLM2009 (MSN) Programsız Çoklu Oturum Açma (Vista ve Windows 7)

Vista ve Windows 7 32 Bit kullananlar için MSN Programsız Çoklu Oturum Açma

Başlat + Programları ve dosyaları ara(Çalıştır) + regedit yaz enter'a bas

HKEY_LOCAL_MACHINE\SOFTWARE\Microsoft\Windows Live\Messenger

klasörüne sağ tıklayıp ”Yeni” yi seçin ve “DWORD Değeri” ne tıklayın.

Değer adını MultipleInstances olarak girin.

Bu değere sağ tıklayıp Değiştir diyerek, Değer verisini 1 olarak girin


Ayrıca Windows 7 64 Bit kullananlar için MSN Programsız Çoklu Oturum Açma

Başlat + Programları ve dosyaları ara(Çalıştır) + regedit yaz enter'a bas

HKEY_LOCAL_MACHINE\SOFTWARE\Wow6432Node\Microsoft\ Windows Live\Messenger

klasörüne sağ tıklayıp ”Yeni” yi seçin ve “DWORD Değeri” ne tıklayın.

Değer adını MultipleInstances olarak girin.

Bu değere sağ tıklayıp Değiştir diyerek, Değer verisini 1 olarak girin


NOT: Win XP'de istiyen olursa resimli anlatimda yapabilirim..
NOT:Yunus Adlı okurumun istegi üzerine eklemiş bulunmaktayım..

Gmail Sesli Sohbet


Bilgisayarlarınızda webcam varsa Gmail hesabınızdan http://mail.google.com/videochat adresine girerek ses ve video özelliklerini de kullanabilirsiniz,Yani Gmail’i kullanarak, bir kişiyle sohbet edebilir (gerçekten, sesli olarak), hatta video üzerinden yüz yüze görüşebilirsiniz.
İşte başlamanız için gerekenler
Gmail ses ve video sohbeti eklentisini indirin, açık olan tüm tarayıcı pencerelerini kapatın ve eklentiyi yükleyin.
Gmail’de oturum açın.
Gmail’deki Sohbet bölümünden, aramak istediğiniz kişiyi seçin. Adının yanında kamera simgesi varsa, ses ve video araması yapabilirsiniz; yalnızca Video ve daha fazlası seçeneğini tıklamanız yeterlidir.
Adının yanında kamera simgesi yoksa, arkadaşınızı, sohbet penceresindeki Video ve daha fazlası menüsünden Gmail ses ve video sohbeti eklentisini indirmeye davet edebilirsiniz. Arkadaşınızın video kamerası olmasa da, sesli arama ya da tek yönlü görüntülü arama yapabilirsiniz

Türkiyede en çok kullanılan isimler

Türkiye’de en çok kullanılan erkek isminin Mehmet, en çok kullanılan kadın isminin ise Fatma olduğu ortaya çıktı. İHA muhabirinin derlediği bilgiler, Türkiye’de en çok kullanılan erkek ismi, kadın ismi, en çok kullanılan soyadı, kadın ve erkeklerin en fazla kullandığı ortak isimler ve aylara göre doğum oranlarını gözler önüne serdi. Ülkemizde 3 milyonun üzerinde Mehmet, 4 milyonun üzerinde ise Fatma isimli kişi yaşıyor. Kadın ve erkeklerin en çok kullandığı ortak isim Ayhan olurken, en fazla anlamdaşı olan kelime ise tuvalet olarak kayıtlara geçti. İşte o ilginç liste: “En çok anlamdaşı olan kelime: Tuvalet, ayakyolu, memişhane, apteshane, kenef, hela, yüznumara (7)
En çok tek sesli harf kullanımı: Badanalayamayacaklardansalar (12)
En uzun kelime: Muvaffakiyetsizleştiricileştiriveremeyebilecekleri mizdenmişsiniz (64)
En çok ‘a’ içeren kelime: Alafrangalaştıramayacaklardansalar (13)
En çok ‘e’ içeren kelime: Gelenekselleştiriveremeyebileceklerdenseler (15)
En çok ‘ı’ içeren kelime: Sıkıntısızlaştırıcılığınızın (11)
En çok ‘i’ içeren kelime: Kişiliksizleştiricileştiriverebileceklerimizdenmiş siniz (15) EN ÇOK KULLANILAN İLK 5 ERKEK ADI:
Adı Mehmet olan toplam kişi sayısı 2.826.306
Adı Mustafa olan toplam kişi sayısı 2.087.134
Adı Ahmet olan toplam kişi sayısı 1.734.871
Adı Ali olan toplam kişi sayısı 1.674.448
Adı Hüseyin olan toplam kişi sayısı 1.345.828 EN ÇOK KULLANILAN İLK 5 KADIN ADI:
Adı Fatma olan toplam kişi sayısı 4.199.600
Adı Ayşe olan toplam kişi sayısı 3.184.045
Adı Emine olan toplam kişi sayısı 2.509.480
Adı Hatice olan toplam kişi sayısı 2.154.569
Adı Zeynep olan toplam kişi sayısı 1.004.704 EN ÇOK KULLANILAN 5 SOYAD:
Soyadı Yılmaz olan toplam kişi sayısı 1.508.846
Soyadı Kaya olan toplam kişi sayısı 1.038.538
Soyadı Demir olan toplam kişi sayısı 973.133
Soyadı Şahin olan toplam kişi sayısı 875.848
Soyadı Çelik olan toplam kişi sayısı 841.971 EN ÇOK KULLANILAN ORTAK İSİMLER:
Adı Ayhan olan erkek sayısı: 128.903
Adı Ayhan olan kadın sayısı: 14.472
Adı Cihan olan erkek sayısı: 59.908
Adı Cihan olan kadın sayısı: 8.823
Adı Deniz olan erkek sayısı: 50.971
Adı Deniz olan kadın sayısı: 61.714
Adı Durdu olan erkek sayısı: 11.775
Adı Durdu olan kadın sayısı: 28.910
Adı Dursun olan erkek sayısı: 119.946
Adı Dursun olan kadın sayısı: 24.238
Adı Elvan olan erkek sayısı: 7.464
Adı Elvan olan kadın sayısı: 17.878
Adı Ergül olan erkek sayısı: 6.235
Adı Ergül olan kadın sayısı: 8.437
Adı Ferhan olan erkek sayısı: 5.720
Adı Ferhan olan kadın sayısı: 7.441
Adı Fikret olan erkek sayısı: 62.429
Adı Fikret olan kadın sayısı: 5.007
Adı Günay olan erkek sayısı: 10.363
Adı Günay olan kadın sayısı: 22.361
Adı Güner olan erkek sayısı: 6.639
Adı Güner olan kadın sayısı: 19.454
Adı Güngör olan erkek sayısı: 13.548
Adı Güngör olan kadın sayısı: 8.341
Adı Hidayet olan erkek sayısı: 28.369
Adı Hidayet olan kadın sayısı: 17.820
Adı Hikmet olan erkek sayısı: 70.807
Adı Hikmet olan kadın sayısı: 32.165
Adı İlkay olan erkek sayısı: 9.529
Adı İlkay olan kadın sayısı: 16.693
Adı İsmet olan erkek sayısı: 117.350
Adı İsmet olan kadın sayısı: 23.655
Adı Kamuran olan erkek sayısı: 9.291
Adı Kamuran olan kadın sayısı: 7.332
Adı Mukadder olan erkek sayısı: 10.194
Adı Mukadder olan kadın sayısı: 5.549
Adı Özgür olan erkek sayısı: 80.580
Adı Özgür olan kadın sayısı: 6.057
Adı Pınar olan erkek sayısı: 5.685
Adı Pınar olan kadın sayısı: 5.430
Adı Şahin olan erkek sayısı: 7.048
Adı Şahin olan kadın sayısı: 30.057 AYLARA GÖRE DOĞAN KİŞİ SAYISI (ÖLENLER DAHİL):
Ocak ayında doğan toplam kişi sayısı: 15.524.860
Şubat ayında doğan toplam kişi sayısı: 9.780.391
Mart ayında doğan toplam kişi sayısı: 11.331.846
Nisan ayında doğan toplam kişi sayısı: 9.009.419
Mayıs ayında doğan toplam kişi sayısı: 8.948.174
Haziran ayında doğan toplam kişi sayısı: 7.454.605
Temmuz ayında doğan toplam kişi sayısı: 6.931.875
Ağustos ayında doğan toplam kişi sayısı: 6.846.126
Eylül ayında doğan toplam kişi sayısı: 7.316.960
Ekim ayında doğan toplam kişi sayısı: 7.122.793
Kasım ayında doğan toplam kişi sayısı: 6.091.183
Aralık ayında doğan toplam kişi sayısı: 5.884.339 Kız öğrencilerin beğendiği erkek isimleri arasında Mert, Deniz, Murat, Emre, Barış, Tolga, Umut, Hasan, Ahmet, Buğra, Can, Eren, Baran ilk sıralarda yer alırken,
Erkek öğrencilerin en çok beğendiği kız isimleri arasında Zeynep, Ayşe, Esra, Elif, Özlem, Yasemin, Ebru, Emine, Fatma, Deniz, Berfin, Dilek, Ayşegül, Buse bulunuyor Çocuklarımıza verdiğimiz şu çift isim…
Mehmet Can, Mustafa Arda, Rasime Gül, Fatma Pelin, Sadık Tolga, Taylan Fırat, Huriye Deniz, Elif Esra…
Birinci isimler genellikle erkeğin babasının adı… Ya da annesinin…
Nadiren, kızın babası ya da annesinin de adı konulmuyor değil…
Nedeni de, büyüğe olan saygıyı kanıtlama çabas